Enter your keyword

Depresyon ve Kişilik

Depresyonun ortaya çıkmasında, süresinde ve sonlamasında kişiliğin rolü oldukça büyüktür. Genetik yatkınlık, çevresel faktörler, erken yaşantılar, öğrenme, strese duyarlılık, stresle başa çıkma yetisi, bağlanma, bağımlılık, benlik saygısı gibi kavramlar kişilik ve psikopatoloji çerçevesinde yer almaktadır. Depresyon ve kişilik arasındaki ilişkiyi açıklayan dört model bulunmaktadır. Yatkınlık modeli, bazı kişilik özelliklerinin depresyona yatkınlığını ileri sürerek bu modeli açıklamaktadır.

Örneğin umutsuz duygulanım, suçluluğa yatkınlık, kendini inkar etme ve kendine güvenmeme gibi özelliklere sahip olan kişiler depresyona daha yaktın olan kişilerdir. Bu kişiler Freud’a göre oral doyumdan yoksun kaldıkları için kızgınlık hissettiği objenin kaybına karşı geliştirilen bir yas tepkisinden doğduğunu ileri sürmüştür. Bu kişiler kızgınlıklarını kendilerine yönelterek depresyonun ilk tohumlarını yaşamlarının ilk yıllarında atmış bulunurlar. Ayrıca Abraham erken çocukluk döneminde çocuğun yaşadığı hayal kırıklıklarının depresyonu başlattığını ve yatkınlığını arttırdığının üzerinde durmuştur. Ayrıca bu kişilerin bağımlı ve obsesif yanları da bulunmaktadır bunun yanında da narsisistik özelliklere sahip olabilirler. Zedelendikleri bir durumla karşılaşınca depresyona girmeleri çok kolay olmaktadır. Olumsuz şemaların yaşam boyunca depresif bir yönelime neden olacağını savunan Beck, depresif kişileri bilişsel incinebilirlikleri açısından sosyotrop ve otonom olarak iki gruba ayırmıştır. Patoplastisite modeli, obsesiflerin kontrol kaybıyla ajite olduklarını ve bunun sonucunda ağır depresyon yaşadıklarını, histrioniklerin de intihar eğilimlerinin olduğunu ve baştan çıkarıcı ve talepkar davranışlarıyla deprese özelliklerini kamufle ettiklerini iddia eden bir modeldir. Sekel modeli, depresyon tedavisi yapılsa bile kişilerin, kişiler arası çatışmaları ve engellenmiş iletişimi sürdürdükleri dile getiren bir modeldir. Spektrum modeli, duygulanım bozukluğu olan bireyde gözlenen kişilik özellikleri temeldeki hastalığın hafif formunu ya da alternatif bir görünümünü temsil eder.
Kişilik özellikleri ve depresyon arasındaki ilişki klinisyenin tedavi yöntemi için yol gösterici bir etken olmalıdır. Örneğin bağımlı ve sosyotrop kişiler grup terapisinde daha iyi sonuçlar almaktadırlar bunun yanında otonom bireyler bireysel psikoterapiden olumlu sonuçlar almaktadırlar. Mükemmeliyetçi ve intihar eğilimli olan kişiler bilişsel terapiden, kişilerarası problem yaşayan depresyon hastaları ise kişilerarası terapiden fayda görür.

Referans:
Ünal S. (2000). Depresyon ve Kişilik, Duygudurum Dizisi, 2, 72-76.

Makaleyi özetleyen: Psikolog Dolunay Hatipoğlu

No Comments

Post a Comment

Your email address will not be published.